Abone ol
Youtube kanalımıza

İMAN ESERİ

İMAN ESERİ

Meded ya Sultanul Enbiya, meded ya Sultanul Evliya, meded ya RicalAllah. Allah bizi nefsimize

bırakmasın. Euzubillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim. La Havle Vela Kuvvete İlla Billahil

Aliyyul Azim.

Nakşibendi Tarikatı’nın piri İmamı Tarikat olan Şahı Nakşibendi Hazretleri Tarikatuna es sohbe ve’l

hayru’n fi’l cemiyye buyurmuştur. Bizim yolumuz sohbetle kaimdir. İnsanlar terbiyeye muhtaçtır.

Yaratılıştan yabanı doğar. Alıştırılması, terbiye edilmesi gerekir. Terbiyesine dikkat edersen insan-ı kamil

olur.

Terbiyesine mukayyet olmazsan insan-ı nakıs olur. Dağda büyüyen bir ağaç başka dağda büyüyen bir

ağacın meyvesi başka, kendi hali başka. Bahçıvanın yetiştirdiği ihtimam gösterdiği, bakıp durduğu ağaç

başka, meyvesi başka. O dağda kendi haliyle hudayinabitlenir. O dağa göre o yaratılmış; yaban ağacı

diyoruz.

Aşılandığı vakitinde bahçıvan elinde o ağaç, aynı ağaç o terbiyeyi kabul ettiğinde meyvesi de güzelleşir.

Hem de çoğalır. İnsan da tabiatı itibariyle vahşidir, terbiye ister. Terbiye kabul eder. Terbiye kabul

etmese Cenab-ı Hak Peygamberleri kabul etmezdi. Peygamberleri niye gönderdi? İnsanları, kullarını

terbiye etsin diye.

Peygamberleri dinlemeyenler de terbiye olamaz. Peygamberler’den sonra Peygamberler’in varisleri

olan Evliyaları dinlemese terbiye olamaz. Bu, bu dünyada ve ahirette geçer metanedir; edebdir. Edebli

insan dünyada da makbuldür. Ahirette de makbuldür. Edebi kıt olan kimse dünyadaki meclislerden de

tard olur, kimse istemez.

Terbiyesi kıt olan kimseyi edebi noksan olan kimseyi dünyada da istemezler. Ahirette de merdud sayılır

o kimse. Ve Aleyhi Salatu Ves Selam Efendimiz Sahabelerini sohbeti seniyyesiyle terbiye etmiştir.

Mükemmel insan görmüştür. İslam, Müslümanlık. Sözüm ona bazı ayılar Müslümanlığa dil uzatıyor.

Anlayışsız, yabani kimseler onlar. Müslümanlığın neresi eğridir? Ki Müslümanlığa dil uzatacak.

Lakin şu ayılar İslamiyetten hiç haberleri olmadığı halde İslama düşmalıklarından dolayı hücum

ediyorlar. İslam’da haddi zatında bütün güzellikler toplanmıştır. İslam bütün güzellikleri toplamıştır.

Müslümanlık bütün iyilikleri toplamıştır. Müslümanlık’ta bütün güzellikler, bütün iyilikler, bütün hayırlar

toplanmıştır. Müslümanlık bütün kötülükleri reddeder. Müslümanlık’ta kötülük yoktur.Kötülüğe müsamaha da yoktur. Kötülüğe müsamaha olamaz. Çünkü kötülüğe müsamaha eden adam o

da kötü olur. Kötülüğe göz yuman manası. O da şeriki cürüm olur; ortak olur. Kötülerin kötülüğüne o

zaman binaenaleyh Müslümanlık bütün güzellikleri toplamıştır. Her ne ki güzeldir İslam’dadır. Her ne ki

kötüdür İslam’ın dışındadır.

Müslümanlığa giren her güzelliği bulur. Her iyiyi bulur; Müslümanlık’tan çıkan her kötülüğü bulur. Her

fenalığı bulur. İslam mükemmeldir. Ve Aleyhi Salatu Ves Selam Efendimiz, Sohbeti Seniyyesi ile onlara

konuşaraktan onların bütün kötü ahlaklarını iyi ahlaklara bütün kötü huylarını iyi huylara tebdil etmiştir.

Eğer insan terbiye kabul etmese Cenab-ı Hakk Peygamber göndermeyecekti.

Peygambere uyan temizlendi. Peygambere uyan İslam’ın bütün güzel vasıflarını giyindi.

Peygamberimiz’e uyan bütün kötülüklerden arındı. İşte bunun içindir. İslam bunun için gelmiştir.

İnsanları kötülükten arıtmak için ve bütün iyiliklere ulaştırmak için geldi İslam. Dünyada iyilik de var,

kötülük de var. Hayır var, şer var.

Müslümanlık, mıknatıs gibi bütün iyilikleri çekiyor; iman kuvveti insanı iyiliğe sürüklüyor. Onun dışında

kalan, İslam’ın dışında kalan herşey kötüdür. İslam’ın dışında iyi birşey arama, bütün iyi olan şeyler de

İslam’ındır. İnsanların her işlediği iyilik İslam’ındır. Peygamber Aleyhi Salatu Ves Selam:”İman yetmiş üç

şubedir.” buyurdu.

Yetmiş üç Efendim dalı vardır, iman ağacının. Hangi dalından tutarsan seni cennete götürür. En alası La

İlahe İll’Allah kelime-i Tayyibesidir. Muhammedun Resulullah (sav) en alası iman şubelerinin. En ednası,

en aşağısı imanın nedir diyor?

Yoldan gelen geçenlere eziyet edecek şeyleri kaldırmaktır. Çividir, camdır. Dikendir. Yemiş kabuğudur.

Bunun gibi taştır. Yolu men eden, yürüyenlere eziyet edecek eden birşeyi yoldan kaldırmak imanın en

aşağı derecesidir. Bir kimseyi gördün mü yoldan bir diken aldı kenara koydu, bir taş aldı kenara koydu

Efendimiz’in sözü üzerine o adama sen şey deme. Kafir deme.

Hiç başka birşey olmasa bile, namaz niyazla işi bile olmasa yalnız bu hareketini görsen onda iman eseri

olduğunu kabul edeceksin. En aşağı derecede iman var o adamda. Dünyada o imanını meydana

getirmeye belki fırsat bulamaz. Lakin o gizlide duran iman olur ki son nefeste zahir olsun, görülsün. O

sebepten o adam imanla geçer.

Lakin onun imanla geçmesiyle senin bütün hayat boyunca ömrünü imanda geçirmen bir olmaz. “Veli

kullin derecâtun mimma amilu.” Herkese işlediğine göre bir mertebesi olacaktır; Allah’ın yanında bir

derecesi olur işine göre. Evet sonunda bütün ömründe isyan içerisinde geçmiş; belki küfürde de geçmiş.

Son nefeste bir La İlahe İll’Allah dedi imana geçti.Şimdi onun rütbesiyle bütün ömrünü iman ile geçiren adamın derecesi bir olmaz. O bir La İlahe İll’Allah

demenin cennetine girer; sen kaç milyon kere söylediğin La İlahe İll’Allah, Kelime-i Tevhidler Salavatu

Şerifeler, zikir fikirler, namaz niyazlar. Kur’an-ı Kerim okumaları hayır hasenatı ile senin alacağın rütbe

başka, onun alacağı bir La İlahe İll’Allah’ındır. Yani onunla kendini bir tutma o zaman, bir değildir.

Onun için eh son nefeste o bir defa La İlahe İll’Allah dedi. Bütün ömründe ne namaz kıldı, ne oruç tuttu,

ne ibadet, ne taat. E o da cennete girecek. Ya hu onun gireceği cennet bir kapılı bir cennet. Senin kaç bin

kapılı cennet. Ona bir köşk verilecek, sana kaç bin köşkler verilecek. Seninle o bir olur mu. O fırsatı fevt

etti, kaybetti, kaçırdı, zay etti o.

Ama sana Allah fırsat vermiş, sen her gün söylersin. Her saat söylersin, her daim La İlahe İll’Allah

Muhammedun Resulullah dersin. Evet insan terbiyeyi kabul eder. Terbiyesi derecesinde de Allah’ın

huzurunda rütbe sahibi olur. Bizim yaptığımız amellerin kıymeti, edebimizle beraber olur. Edebli bir

kimsenin ibadeti başka edebi zayıf olan kimsenin ibadeti başkadır.

Edeb sahibi kimsenin Allah’a hitabı başka. Edebi bilmeyen, dangul dungul adamın hitabı başkadır. İşte

Peygamber Aleyhi Salatu Ves Selam, Ashablarını öyle terbiye etti. Bizim yolumuzla diyor Şahı Nakşibendi

Hazretleri böyledir, biz de bize bağlıları sohbetle terbiye ederiz ve onların topluluğunda hayır var, çünkü

topluluğun üzerine rahmet iner. Topluluğun üzerine rahmet iner.

Allah için toplanan bir cemaatin üzerine Cenab-ı Allah rahmet kapılarını açar, rahmet iniyor. Gayb

aleminden inen rahmet vardır. Hz. Ayşe anamız bir gün Peygamber (sav) geldiğinde koşup, böyle

omuzlarına bakmış. Neye bakıyorsun ya Ayşe dedi. Çok yağmur yağıyordu ıslandı mı üzeriniz diye

bakıyorum. Ya Ayşe gökyüzünde bulut yok. Sen ne zaman yağmur yağdığını gördün?

Sizin başınıza, omzunuza attığınız örtü vardı. Onu başıma atmıştım diyor. Ya Ayşe o gayb aleminden

inen rahmetti senin gördüğün diyor. O Efendimiz’in mübarek başına koyduğu örtüsü onu başına koyduğu

anında keşif oldu göründü. İnen rahmetleri gördü Hz. Ayşe anamız. Gayb aleminden inen rahmet vardır;

herkes görmez. Kör bu yağmuru bile, yağmurun altına girmeyince görmez.

Bu gibi meclislere boyuna rahmet iner. Sohbet meclisine, onun için Şahı Nakibendi Hazretleri, vel

hayru’n fi’l cemiyye; Allah için toplanan meclise rahmet iner. Buraya hasta gelen iyi gider; dertli gelen

derdinden kurtulur gider. Marazla gelen marazsız gider; gamdan kurtulur. Buraya Allah’ın rahmeti iniyor.

Bak bu kadar insanlar uzak yerlerden geliyor buraya. Kıtalar aşıp geliyor.

E bunları Cenab-ı Allah karşılıksız bırakır mı? Biz burada beleş oturmuyoruz. Bunlar benim kuru

ekmeklerle çorbamı içmek için gelen adam değiller. Bunlar çok iyi yemek yerler; yerlerinde yemekleri

içmeleri herşey iyidir. Benim sofrada peksemet, kuru ekmekle çorba içer. Onu içmeye gelmiyor herhalde

bu adamlar; sen ta Hollanda’dan geldin. Hacı Orhan, çorba içmeye mi geldin?Bu rahmet var. Buraya rahmet iniyor. Onun için her toplulukta ayrı türlü rahmetler iniyor. Derdini

alıyor, hayat veriyor. Sıkıntısını alıyor. Şimdi bakıyorum böyle bileklerine at nalı gibi birşey koyuyor

herkes. Tamam bilezik değil de nal gibi birşey. Nedir be bu diyorum, e bu stres midir, pespires midir

birşey oluyor bizde de bunu koyuyoruz, bu alıyor diyor bizden bu şeyi.

Alnın secde görmez. Sohbet meclisinde bulunmazsın, zikirde bulunmazsın. O nalçayı taktığında;

takmışsın takmamışsın ne faydası olacak onun. Fayda alacak yeri bilemiyor şimdi insanlar. Hacı Mehmet

Efendi öyle değil mi? İnsanlara olan faydasını bu insancıklar bilselerdi bu meclisi böyle meclisleri; başka

yerde meclis kurulmayacaktı. Bu meclislere koşacaktı millet, herkes. Bu sohbetleri dinlesinler.

Peygamberlere, Evliyalara olanın Allah’ın onlara verdiği lütufları dinlemeye koşacaklar da. Ondan pay

alıp gideceklerdi. Lakin herkes başka yere koşmuş, başka yerden imdat arıyor. Başka kapıda sana yardımı

olacak birşey yok. Başka kapıya bakma, bu kapılara bak diyor Allah kapısına. Peki size yetişir bu kadar

şimdi çok uzaktan gelip burada ne var ne yo

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir