Abone ol
Youtube kanalımıza

Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İll’Allah. Hu Allahu Ekber

Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İll’Allah. Hu Allahu Ekber, Allahu Ekber, Velillah İlhamd. Allahu Ekber, Allahu Ekber, La İlahe İll’Allah. Hu Allahu Ekber, Allahu Ekber, Velillah İlhamd. Allahumme salli ve sellim ve barik ala Habibikel Mustafa (sav) – Seyyidil Evvelin vel Ahirin. Ya Seyyidil Evvelin vel Ahirin, işfağ’lena. Ya Seyyidel Evvelin vel Ahirin, bizler günahkarız. Şefaatinizi isteriz, ya Seyyidi ya ResulAllah. Sümme salatu vesselam ala cemiy’an enbiya vel murselin. Sümme selamu aleykum, ya Ashabul Nevbe ve Kutbul Mutasarrif.

Bizler Ademoğlu’nun asi, günahkar olan son zamanına yetiştik. Ademoğlu’nun takip ettiği… Şeytanı takip eder, Rabbil Alemin’in ibadetini terk eder. İngilizce mi söyleyelim? Arapça’yı bir sen bir Muhammed Reşid anlar. Ey insanlar! Esselamu Aleykum. Ey insanoğlu; Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e bütün insanlar! Yeter artık. Sizlerin sarhoş olduğunuz yeter. Bu sarhoşluğu bırakın ve dönün. Yüzlerinizi Rabbiniz’e, Cenab-ı Allah’a (cc) çevirin. Ve hatırlamaya çalışın, Cenab-ı Allah’a yemin verdiğinizi hatırlamaya çalışın. Rabbimiz Allah, Sübhanehu ve Teala Hazretlerine O’nun kulları olduğumuza dair yemin verdik. Bizler Cenab-ı Allah’a yemin verdik, ama şimdi nereye baksak her yerde insanlar, hepimiz sarhoşlar gibiyiz. Şeytanın içkileriyle sarhoş olmuşuz.

Ben tövbe ediyorum, ‘Estağfirullah’ diyorum. Ve Efendimiz (sav) buyurdu ki: “Ben Cenab-ı Allah’tan her gün yetmiş defa af diliyorum, tövbe ediyorum”. Şimdi kim Yaratıcısı’ndan af dilemeyi hatırlıyor? Bütün insanoğlu yanlış yolda hızla koşuyor! Ey insanlar, ey insanoğlu, kim ki buradaki mütevazi meclisimize gelir veya bu sohbeti seyrederse, onların burada söylenenleri duyması dinlemesi ve Yaratıcımıza itaat etmesi gerekir. O, bizi yarattı ve bize İlahi Emirler gönderdi. İlahi emirler ki, bizim faydamız için. Uzaydaki insanlar veya semavi varlıklar için değil, hayır! Bu emirler bizim içindir – burada şerefli, mutlu ve tatlı bir kurmamız için. Ve Cenab-ı Allah bunu yapanları ölümlerinden sonra hakiki hayatlarında çok daha fazla mükafatlandırır.

Ey insanlar, beni çoğunlukla Müslümanların içinde Araplara hitab ettiriyorlar çünkü, onlar az da olsa Kur’an-ı Kerim’den anlarlar. Çünkü onların lisanı Arapça’dır. Ben onlara sesleniyorum. Ey Arap Müslümanlar, gelin ve Kuran-ı Kerim’i tutun, birlik olun. Ey Müslüman Araplar, gelin ve bakın Cenab- Allah ne buyurdu? Buna bir daha bakmalısınız. Bir daha bakın, bir daha… Şeytanı da, şeytanın temsilcilerini de takip etmeyin. Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu ki: “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Her biri bakıp farklı bir anlam verecek, farklı bir karara varacak.” Bizim İslam’dan anlayışımız budur diyecek. Öteki diyecek ki, hayır budur. Bizim Üstadlarımızın böyle olması doğru değildir. Üstad diyorum – Müslümanların Üstadı Araplar’dır. Onları takip ediyoruz. Onlar Kuran-ı Kerimi bırakırlarsa biz ne yapacağız? Kur’an-ı Kerim insanoğlunun ihtiyaçlarına yeter de artar bile. Yüzlerce, milyonlarca fazlasıyla yeter. Ama onlar, Araplar, acayip oldular.

Efendimiz (sav) buyurdu. Beni size bu nokta üzere hitab ettiriyorlar ki, Müslüman alemi için mühimdir. İlk önce, Cenab-ı Allah’ın mübarek emrini bıraktılar ki, Müslüman Aleminin bir Emiri, tek bir Sultanı-Halifesi olmalıdır. Bir tane olmalı. İki tane olsa, Alemlerin Rabbi “birini öldürün, bir tane kalsın” buyuruyor. Şimdi bütün Müslüman dünyası gelip diyor ki, “Ben uygun olabilirim. Araplar’ın Kralı veya Müslümanların Emiri ben olabilirim” diyor. Anlıyor musunuz? İlk başta Mısırlılar, ki onlar çok gururlular. Kısa bir ziyaret için Mısır’da bulundum bir defasında, belki hiç biriniz doğmamıştınız henüz. Treni bekliyordum. Yanıma genç bir şeyh geldi. Ezher Üniversitesi’nden bir Şeyh: “Sen nereden geliyorsun?” dedi. Ben dedim ki: “İlahi alemden geliyorum”. “Ne için geldin” dedi. “Ben buraya insanlar için sinema çevirmek için geldim” dedim.

“Sen buraya insanlara nasihat etmek için mi geldin ey Şeyh? Burada 150 bin Ezher alimi var” dedi. Benim Osmanlı Şeyhi olduğumu biliyordu. Türk Şeyh değil, ben Osmanlıyım! Ben Osmanlı’yım! O zaman benim aklım yukarı çıktı – çok öfkelendim. Dedim ki: “Sen 150 bin Ezher alimi var diyorsun. O zaman bu İslama karşı fesat ne oluyor?” Bu yüzden, Ezher’deki ve Mısır’daki alimlere öfkeliyim. Beni şimdi Mısırlılara bağırttırıyorlar. Çünkü Hadis-i Şerif, Ayet-i Kerime okuyorlar- Efendimizin (sav) Kelamı, veya Allah Kelamı. Peki, ben de bundan dolayı Mısır alimlerine hitab ediyorum. Mısırlılara hitab ediyorum ki, 1 senedir bir sürü dertler geldi ve hala da geçmedi bu sıkıntılar. Çünkü eğer bir hastalığın ilacını değil farklı ilaç kullanırsanız, o zaman iyileşemezsiniz. Mümkün değil.

Şimdi bakıyorum, bir karmaşa yaptılar. Ve, onlar Mısır’da bir sürü işler yapıyorlar. Son devlet başkanları yaşlı bir kişiydi. Diyorlar ki, 90 yaşında veya daha da yaşlı. Ve ben, bazen bakıyorum… Bana bazen o kimseyi gösteriyorlar, onu yataktan mahkemeye taşıyorlar. Ben şimdi Mısırlı hakim, yargıç ve alimlerine sesleniyorum. Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de buyuruyor: 80 yaşından sonra melaike artık (günahını) yazmaz. Neden 80 yaşındaki birini hala devlet başkanları olarak tuttular? Ne için? Şimdi de diyorlar ki, o 90 yaşından fazla. Cenab-ı Allah sol tarafındaki, günahlarını yazan melekleri kaldırıyor. Artık yazmaz bu tafaftaki melekler. Bu onlara hatırlatır: “Allah onu affetti”. Belki bunamışlık gelmiş. Ve, Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim’de buyurdu. Allah’ın bu emrini tutabilirler ve mesul olmazlar.

Allah Sübhane Hu ve Teala buyurdu: “Kim affeder ve ıslâh ederse artık onun mükâfatı Allah’a aittir” (Şura-40). Cenab-ı Allah buyuruyor, eğer bir kimse kendisine kötülük yapan kardeşini affederse ve onunla arasını düzeltirse; Cenab-ı Allah onlara mükafatını veriyor. Bu Mısır ahalisi ve alimleri bu Ayet-i Kerime’yi okumuyorlar mı? Ayıp onlara. Allah buyuruyor: “Kim affeder ve ıslâh ederse onun mükâfatı Allah’a aittir” Bütün mesuliyeti onun üzerine yüklemek doğru değildir. Neredeydiler daha önceden? Onun yaptıklarını denetlemediler. Doğru mu yanlış mı yapıyorlar diye neden sormadılar? Şimdi de böyle yapıyorlar. Ayıp onlara ki onu yataktan alıp mahkemeye getiriyorlar. Mahkeme de bütün sorunları onun üzerine yükleyip suçluyor. Ve, o kimse de (Hüsnü Mübarek) sağını solunu bilmiyor artık. Mahkemede ona, “sana idam cezası veriyoruz” diyorlar. Bu Mısırlılar için ayıptır.

Allah affediyor! 80 yaşından sonra meleklere artık yazmayın diyor. Mısırlılar nasıl Allah’tan rahmetini istiyorlar, bekliyorlar? Nasıl? Olmaz! 50 sene önce neredeydiniz? Neden o zaman inceleyip de mahkeme yapmadınız, şimdi yapıyorsunuz? Bu Mısırlılar için ayıptır. Ben İlahi Lisan ile konuşuyorum. Üzerinize Firavun’a gelenden daha kötüsü gelmeden önce bu kimseyi bırakın! Eğer bu kimseyi affedip göndermezlerse; Göklerden üzerlerine 7 kat daha fazla ceza gelecek. Son 24 saattir kalbim bu konuyla meşgul ve öfkeli! Mısır’ı gözeten evliyalara – Evtad’a sordum. Neden müdahele etmediklerini sordum. “Bu onların günahlarından dolayıdır”. Bu kişiye dokunurlarsa, hepsinin üzerine Firavun’un üzerine gelen (bela) gelecek.

Ve, bizim eski kitaplarımızda yazılmıştır, Mısır su altında kalacak. Eğer o kimseyi affedip göndermezlerse Mısır su altında kalır. İmam Şarani Hz. bir minareye işaret bile koydu ki, su bu seviyeye kadar çıkacak. Bu Mısırlıların hepsine bir uyarıdır. Hepsine. Bir kişi hepsini götürebilir. Her yerde zulüm. Her yerde, insanların kalbinde artık merhamet kalmamış. Allah bizi affeylesin. Ey insanlar, Allah’tan af dileyin. Ve böyle işleri bırakın. Bırakın! Belki o kimseyi öldürürseniz, Nil nehri taşar ve sizi yutar. Bu mühim bir noktadır. Dün geceden beri kalbim bu konu ile meşgul idi. Ey insanlar, bizler de bir adada yaşıyoruz. Ve, insanlar..Türk tarafındaki Müslümanlara hitab ediyorum.

Onlar Rab’lerine itaati ve ibadeti unuttular. Bilmiyorum, belki onlar da batacak. Çünkü bu ada daha önce üç kere su altında kaldı. Benim tek ümidim, o büyük Sahabe, Efendimiz (sav)’in Sahabesi Hala Sultan Hz.’nin hürmetine tehir ediyorlar. Burada olmasa, sular altında kalırdı çoktan. Ey Türk olduklarını söyleyen Kıbrıslılar ve “Yunanlıyız” diyen Rumlar, Tükler “Müslümanız” demeliler. Ve, Rum komşularımız da “Biz de Hristiyan inancındayız” demeliler. “Artık hüküm, Yüce ve Büyük olan Allah’a aittir” (Mu’min-12). Bu adanın hükmü Allah’a aittir.

O Alemlerin Rabbi, Kainat’ın Yaratıcısıdır. O ne yapacağını bilir. Ey insanlar, Allah’tan korkun! Gelin ve O’nun emirlerini dinleyin, itaatkar kullar olun. Yoksa ceza Kıyamet Günü’nden önce gelecek. Allah bizi affeylesin. Habibi Ekrem (sav) hürmeti için, bizi Sen’in yoluna yürütecek kullarını gönder. Sen’in Yolunu kapatanları tard etsinler, kaybolsunlar, gitsinler. Kuran-ı Kerim’i men edenler, öğrenilmesini engelleyenler gitsinler, alınsınlar. Ey insanlar, dinleyin ve itaat edin. En sevgili kulu, O’nu ezelden ebede temsil eden Habibinin Seyyidina Muhammed (sav) hürmeti için af dileyin! Fatiha.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir